Bir sistem düşünün…
Bazılarını zengin değil, çok zengin yapıyor. Ama aynı sistem milyonlarca insanı her geçen gün daha da fakirleştiriyor.
Zenginleşenler bu adaletsizliği gizlemek istercesine, kamuoyunun gözünü boyayan yardımlarla boy gösteriyor. Hakları ellerinden alınan insanlara, yardım adı altında sadaka verir gibi yaklaşıyorlar. Ve sonra…
O küçük yardımı, bin katıyla reklam ediyorlar.
Bir çift ayakkabı verilen ayaklar…
Bir su kuyusuyla kavuşan toprak…
Bir defter, bir çanta ile sevinen öğrenciler…
Bir lokmayla doymaya çalışan karınlar…
Bir gülümsemeyle “şov”a dönüşen hayatlar…
Hepsi yardım kuruluşlarının, belediyelerin, dev holdinglerin, siyasilerin ve popüler kişiliklerin sosyal medya hesaplarında boy boy videolarla, fotoğraflarla, afişlerle sergileniyor. Sanki "yardım" değil de bir performans sunuluyor.
Bazıları bu videoları paylaşıp vicdanını rahatlatıyor.
Bazıları yardım yapan kişi kendine yakınsa alkışlıyor; değilse yerden yere vuruyor.
Ama mesele ne yardım eden, ne de etmeyen…
Mesele, sistemin kendisi.
Çünkü ortada bir gerçek var:
Hiç kimsenin amacı, fakirliğin ortadan kalkması değil.
Çünkü fakir biterse, şov da biter.
Bir çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesi elbette kıymetlidir. Susuz bir köye kuyu açmak da öyle… Ama mesele milyonlarca ihtiyaç sahibinin olduğu bir dünyada, bu bireysel çözümlerle yetinip sistemin ürettiği adaletsizliğe göz yummak.
Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi:
“Çözüm, adil bir sistemin kurulmasıdır.”
Yoksa bu insanlar, bu çocuklar, bu hayatlar…
Yardım şovlarının dekoru olmaya devam edecek.
Acizane fikrim: Reklam kokan bu gösterilere itibar etmiyorum.
Çünkü yardım, reklamla değil, vicdanla yapılır.
Şov Devam Etsin Diye...
Bir sistem düşünün…
Bazılarını zengin değil, çok zengin yapıyor. Ama aynı sistem milyonlarca insanı her geçen gün daha da fakirleştiriyor.
Zenginleşenler bu adaletsizliği gizlemek istercesine, kamuoyunun gözünü boyayan yardımlarla boy gösteriyor. Hakları ellerinden alınan insanlara, yardım adı altında sadaka verir gibi yaklaşıyorlar. Ve sonra…
O küçük yardımı, bin katıyla reklam ediyorlar.
Bir çift ayakkabı verilen ayaklar…
Bir su kuyusuyla kavuşan toprak…
Bir defter, bir çanta ile sevinen öğrenciler…
Bir lokmayla doymaya çalışan karınlar…
Bir gülümsemeyle “şov”a dönüşen hayatlar…
Hepsi yardım kuruluşlarının, belediyelerin, dev holdinglerin, siyasilerin ve popüler kişiliklerin sosyal medya hesaplarında boy boy videolarla, fotoğraflarla, afişlerle sergileniyor. Sanki "yardım" değil de bir performans sunuluyor.
Bazıları bu videoları paylaşıp vicdanını rahatlatıyor.
Bazıları yardım yapan kişi kendine yakınsa alkışlıyor; değilse yerden yere vuruyor.
Ama mesele ne yardım eden, ne de etmeyen…
Mesele, sistemin kendisi.
Çünkü ortada bir gerçek var:
Hiç kimsenin amacı, fakirliğin ortadan kalkması değil.
Çünkü fakir biterse, şov da biter.
Bir çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesi elbette kıymetlidir. Susuz bir köye kuyu açmak da öyle… Ama mesele milyonlarca ihtiyaç sahibinin olduğu bir dünyada, bu bireysel çözümlerle yetinip sistemin ürettiği adaletsizliğe göz yummak.
Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi:
“Çözüm, adil bir sistemin kurulmasıdır.”
Yoksa bu insanlar, bu çocuklar, bu hayatlar…
Yardım şovlarının dekoru olmaya devam edecek.
Acizane fikrim: Reklam kokan bu gösterilere itibar etmiyorum.
Çünkü yardım, reklamla değil, vicdanla yapılır.
Ekleme
Tarihi: 20 Kasım 2025 -Perşembe
Şov Devam Etsin Diye...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
