Her sabah kahvaltı masasına otururken fark ettiğimiz şey şu: Aynı ürün, aynı marka, aynı market… ama farklı bir fiyat etiketi. Türkiye'de artık ekonomi sadece ekonomi bilimiyle açıklanabilecek bir alan olmaktan çıktı. Enflasyon, yalnızca rakamlardan ibaret değil; doğrudan soframıza, cebimize, hayatımıza dokunuyor.
TÜİK’in açıkladığı resmi rakamlar ile vatandaşın markette yaşadığı gerçek enflasyon arasında uçurum büyüyor. Artık enflasyon sadece fiyat artışı değil, güven kaybı, öngörülemezlik ve yoksulluk anlamına geliyor.
Son yıllarda ekonomik politikalarda yaşanan belirsizlikler, para politikalarında uygulanan "alışılmışın dışındaki" yaklaşımlar ve TL’nin sürekli değer kaybı, vatandaşın alım gücünü derinden etkiledi. Asgari ücret daha cebe girmeden eriyor, emekliler her ay yeni bir geçim savaşı veriyor, sabit gelirli için hayat artık matematik değil, mucize işi.
Peki çözüm ne?
Öncelikle güvenilir, şeffaf ve öngörülebilir bir ekonomik yol haritası şart. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, bütçe disiplini, üretime dayalı bir ekonomi modeli ve gelir dağılımında adalet sağlanmadan ekonomik iyileşme mümkün değil.
Yalnızca faiz ve kur odaklı değil, vatandaşın refahını önceleyen bir yaklaşım benimsenmeli. Aksi takdirde ekonomi rakamlarla değil, halkın günlük yaşantısındaki sıkıntılarla kendini anlatmaya devam edecek.
Unutmayalım ki ekonomide güven, döviz rezervlerinden önce gelir. Çünkü güven varsa yatırım olur, üretim olur, istihdam olur. Güven yoksa en büyük bütçeler bile halkı doyuramaz.
Ekonomiyi düzeltmenin ilk adımı, halkın sesine kulak vermekten geçer.
ENFLASYONUN GÖLGESİNDE GEÇİM SAVAŞI
Her sabah kahvaltı masasına otururken fark ettiğimiz şey şu: Aynı ürün, aynı marka, aynı market… ama farklı bir fiyat etiketi. Türkiye'de artık ekonomi sadece ekonomi bilimiyle açıklanabilecek bir alan olmaktan çıktı. Enflasyon, yalnızca rakamlardan ibaret değil; doğrudan soframıza, cebimize, hayatımıza dokunuyor.
TÜİK’in açıkladığı resmi rakamlar ile vatandaşın markette yaşadığı gerçek enflasyon arasında uçurum büyüyor. Artık enflasyon sadece fiyat artışı değil, güven kaybı, öngörülemezlik ve yoksulluk anlamına geliyor.
Son yıllarda ekonomik politikalarda yaşanan belirsizlikler, para politikalarında uygulanan "alışılmışın dışındaki" yaklaşımlar ve TL’nin sürekli değer kaybı, vatandaşın alım gücünü derinden etkiledi. Asgari ücret daha cebe girmeden eriyor, emekliler her ay yeni bir geçim savaşı veriyor, sabit gelirli için hayat artık matematik değil, mucize işi.
Peki çözüm ne?
Öncelikle güvenilir, şeffaf ve öngörülebilir bir ekonomik yol haritası şart. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, bütçe disiplini, üretime dayalı bir ekonomi modeli ve gelir dağılımında adalet sağlanmadan ekonomik iyileşme mümkün değil.
Yalnızca faiz ve kur odaklı değil, vatandaşın refahını önceleyen bir yaklaşım benimsenmeli. Aksi takdirde ekonomi rakamlarla değil, halkın günlük yaşantısındaki sıkıntılarla kendini anlatmaya devam edecek.
Unutmayalım ki ekonomide güven, döviz rezervlerinden önce gelir. Çünkü güven varsa yatırım olur, üretim olur, istihdam olur. Güven yoksa en büyük bütçeler bile halkı doyuramaz.
Ekonomiyi düzeltmenin ilk adımı, halkın sesine kulak vermekten geçer.
Ekleme
Tarihi: 20 Kasım 2025 -Perşembe
ENFLASYONUN GÖLGESİNDE GEÇİM SAVAŞI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
