ABB
Semih KILIÇ
Köşe Yazarı
Semih KILIÇ
 

2. Yüzyılının Eşiğinde Türkiye (1) – Yeni AK Parti

2023’te yapılacak seçimler sadece cumhuriyetin 100. Yılı olması nedeniyle değil çok daha fazla anlamlar içeriyor. 2018’de Muharrem İnce’nin mağlubiyeti sonrasındaki siyasetsizlik durumu devam etseydi bugün sadece 100. Yıl olmasının 2023 seçimlerine sembolik etkisini konuşurduk. Ancak 2016 ile başlayan ve 2018’de zirveye çıkan siyasetsiz ortam 2019 yerel seçimleri ve pandemi dönemiyle terse döndü ve tüm siyasilerin kabul edeceği şekilde 2023 Türk siyasal hayatının en önemli seçimine dönüştü. Bu önem sadece muhalefet için değil iktidar için de geçerli. Böyle bir seçimi içeren yılın eşiğinde iken Türk siyaseti çok yönlü bir şekilde değerlendirilmeye muhtaç. Siyasiler ne düşünüyor, iç politikadaki konular seçimin kaderini nasıl etkileyecek, ekonomik kriz seçimi nereye götürecek ve dış politika hamleleri içeriye nasıl yansıyacak? Tüm bunlar ayrı ayrı ele alnması gereken konular. Bu yazı da bunlardan ilki olan Türk siyasetinde uzun süredir oyun kurucu sandalyesinde oturan iktidarı konu edinecek. 20 yıl önce demokratlığını her ortamda ısrarla vurgulamaya çalışan bir AK Parti vardı. Demokrat olmak Siyasal İslam kimliğinden sıyrılmak demekti çünkü Erbakan’ın öğrencileri için. 20 yılda AK Parti çok farklı kimliklere büründü, pragmatist politikasına uygun her ideoloji ile yan yana yer alabildi. Bunu yaparken anti tezini, muhalefetinin siyasetini de kendisi belirledi. AK Parti 2023’e tüm kimliklerinden soyutlanmış milliyetçi-mukaddesatçılığına sarılmış bir halde giriyor. Esasında bu kimliğin AK Parti’ye mal etmeden Cumhur İttifakı için bir üst kimlik olarak kullanmak daha doğru olacaktır. Milliyetçilik iktidar ortağı MHP’nin öz kimliği iken geçmişte AK Parti için pragmatik bir ideoloji idi. Ancak 2016’dan bugüne milliyetçilik AK Parti’nin tüm varlıklarını kutsallaştırmak için başvurduğu bir üst kimliğe dönüştü. Önce terör destekçiliği sonra bekâ karşıtlığına yönelik kutsallaştırıcı bir yol belirleyen iktidar bugün bunların hepsini yine kullanmaya devam ediyor. Ekonomik kriz karşısında dahi bir düşman resmedip kendine bir cephe alanı oluşturabiliyor.  2023 seçimleri arefesinde iktidarın siyaset kurgusunun merkezinde de cephe alanı kurgulayabilmek var ve var olmaya devam edecektir. Erdoğan’ın açıkladığı vizyona bakıldığında tüm konuların merkezinde İktidarını görüyoruz. Türk devleti olarak kapsayıcı bir kimliğe büründürdüğü iktidara yönelik ciddi bir mücadele olduğundan bahsediyor Erdoğan. Keza iktidar ortağı MHP’nin lideri Bahçeli’nin söylemleri de farklı değil. Muhalefetin siyasetini iktidar olmak yerine iktidarı düşürmek amaçlı kurguladığı durumda çok da haksız sayılmazlar. Dolayısıyla iktidar kendisine yönelik söylemlerin tamamını devlete yapılmış şeklinde ele alıyor ve siyasetini bunun üzerinden kuruyor. Hiç bitmeyen bir düşman, mücadele, cephe, kaos, kargaşa, hain/vatansever açmazına da bu noktadan sonra düşüyoruz. Hiçbir sorunun gerçek nedenini konuşamıyor, gerçek sorumlularla ilgili herhangi bir sorgulamaya düşemiyoruz. Zira iktidar tüm devlet erklerini kendisi ile bütünleştirdiği için taşra teşkilatındaki arızalara dahi eleştiri getirmek devlete hakaret etme anlamına geliyor.  Bunun iktidar için çok işlevli yönü var. Geçmişte ezilmiş kesim bugün AK Parti ve MHP ile kendisini bütünleştirerek iktidarı kaybetmemek için politize olmayı göze alıyor. 2007’den beri kitlesini meydanlara kolayca dökebilen Erdoğan, sokağı iyi tanıyan MHP kitlesi ile uyumlu bir birlikteliği iktidarı savunulacak bir kale olarak sunarak kolayca yürütebiliyor. Milliyetçiliği özümseyen orta Anadolu seçmeni geçmişte AK Parti’nin karşısında yer alsa dahi partinin bugünkü milliyetçi politikalarına büyük ilgi duyuyor. Yetmiyor yıllardır özlemini duydukları iktidarın tadına AK Parti ile varabiliyor. Yukarıda zikrettiğim mücadele, cephe, kaos, hain/vatansever kelimeleri bu anlamda iktidar için en önemli kelimeler haline geliyor.  2. Yüzyılına girecek Türkiye için iktidarın kurguladığı siyaset bu kelimeler üzerinden oluşuyor. Siyasete, topluma, sokağa, medyaya hakim olan bu söylemleri değiştirip başka konuları konuşmak muhalefet için zor bir uğraşa dönüşüyor. Ancak siyasetsizliğin dibine vurulmuşken 2019’daki İstanbul seçimlerini memleket meselesine dönüştüren arkasından gelen ekonomik krizi iktidarın uzun süre reddetmesine rağmen gündemde tutan muhalefete yeni işler düşüyor.
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2022 - Pazartesi

2. Yüzyılının Eşiğinde Türkiye (1) – Yeni AK Parti

2023’te yapılacak seçimler sadece cumhuriyetin 100. Yılı olması nedeniyle değil çok daha fazla anlamlar içeriyor. 2018’de Muharrem İnce’nin mağlubiyeti sonrasındaki siyasetsizlik durumu devam etseydi bugün sadece 100. Yıl olmasının 2023 seçimlerine sembolik etkisini konuşurduk. Ancak 2016 ile başlayan ve 2018’de zirveye çıkan siyasetsiz ortam 2019 yerel seçimleri ve pandemi dönemiyle terse döndü ve tüm siyasilerin kabul edeceği şekilde 2023 Türk siyasal hayatının en önemli seçimine dönüştü. Bu önem sadece muhalefet için değil iktidar için de geçerli. Böyle bir seçimi içeren yılın eşiğinde iken Türk siyaseti çok yönlü bir şekilde değerlendirilmeye muhtaç. Siyasiler ne düşünüyor, iç politikadaki konular seçimin kaderini nasıl etkileyecek, ekonomik kriz seçimi nereye götürecek ve dış politika hamleleri içeriye nasıl yansıyacak? Tüm bunlar ayrı ayrı ele alnması gereken konular. Bu yazı da bunlardan ilki olan Türk siyasetinde uzun süredir oyun kurucu sandalyesinde oturan iktidarı konu edinecek.

20 yıl önce demokratlığını her ortamda ısrarla vurgulamaya çalışan bir AK Parti vardı. Demokrat olmak Siyasal İslam kimliğinden sıyrılmak demekti çünkü Erbakan’ın öğrencileri için. 20 yılda AK Parti çok farklı kimliklere büründü, pragmatist politikasına uygun her ideoloji ile yan yana yer alabildi. Bunu yaparken anti tezini, muhalefetinin siyasetini de kendisi belirledi. AK Parti 2023’e tüm kimliklerinden soyutlanmış milliyetçi-mukaddesatçılığına sarılmış bir halde giriyor. Esasında bu kimliğin AK Parti’ye mal etmeden Cumhur İttifakı için bir üst kimlik olarak kullanmak daha doğru olacaktır. Milliyetçilik iktidar ortağı MHP’nin öz kimliği iken geçmişte AK Parti için pragmatik bir ideoloji idi. Ancak 2016’dan bugüne milliyetçilik AK Parti’nin tüm varlıklarını kutsallaştırmak için başvurduğu bir üst kimliğe dönüştü. Önce terör destekçiliği sonra bekâ karşıtlığına yönelik kutsallaştırıcı bir yol belirleyen iktidar bugün bunların hepsini yine kullanmaya devam ediyor. Ekonomik kriz karşısında dahi bir düşman resmedip kendine bir cephe alanı oluşturabiliyor. 

2023 seçimleri arefesinde iktidarın siyaset kurgusunun merkezinde de cephe alanı kurgulayabilmek var ve var olmaya devam edecektir. Erdoğan’ın açıkladığı vizyona bakıldığında tüm konuların merkezinde İktidarını görüyoruz. Türk devleti olarak kapsayıcı bir kimliğe büründürdüğü iktidara yönelik ciddi bir mücadele olduğundan bahsediyor Erdoğan. Keza iktidar ortağı MHP’nin lideri Bahçeli’nin söylemleri de farklı değil. Muhalefetin siyasetini iktidar olmak yerine iktidarı düşürmek amaçlı kurguladığı durumda çok da haksız sayılmazlar. Dolayısıyla iktidar kendisine yönelik söylemlerin tamamını devlete yapılmış şeklinde ele alıyor ve siyasetini bunun üzerinden kuruyor. Hiç bitmeyen bir düşman, mücadele, cephe, kaos, kargaşa, hain/vatansever açmazına da bu noktadan sonra düşüyoruz. Hiçbir sorunun gerçek nedenini konuşamıyor, gerçek sorumlularla ilgili herhangi bir sorgulamaya düşemiyoruz. Zira iktidar tüm devlet erklerini kendisi ile bütünleştirdiği için taşra teşkilatındaki arızalara dahi eleştiri getirmek devlete hakaret etme anlamına geliyor. 

Bunun iktidar için çok işlevli yönü var. Geçmişte ezilmiş kesim bugün AK Parti ve MHP ile kendisini bütünleştirerek iktidarı kaybetmemek için politize olmayı göze alıyor. 2007’den beri kitlesini meydanlara kolayca dökebilen Erdoğan, sokağı iyi tanıyan MHP kitlesi ile uyumlu bir birlikteliği iktidarı savunulacak bir kale olarak sunarak kolayca yürütebiliyor. Milliyetçiliği özümseyen orta Anadolu seçmeni geçmişte AK Parti’nin karşısında yer alsa dahi partinin bugünkü milliyetçi politikalarına büyük ilgi duyuyor. Yetmiyor yıllardır özlemini duydukları iktidarın tadına AK Parti ile varabiliyor. Yukarıda zikrettiğim mücadele, cephe, kaos, hain/vatansever kelimeleri bu anlamda iktidar için en önemli kelimeler haline geliyor. 

2. Yüzyılına girecek Türkiye için iktidarın kurguladığı siyaset bu kelimeler üzerinden oluşuyor. Siyasete, topluma, sokağa, medyaya hakim olan bu söylemleri değiştirip başka konuları konuşmak muhalefet için zor bir uğraşa dönüşüyor. Ancak siyasetsizliğin dibine vurulmuşken 2019’daki İstanbul seçimlerini memleket meselesine dönüştüren arkasından gelen ekonomik krizi iktidarın uzun süre reddetmesine rağmen gündemde tutan muhalefete yeni işler düşüyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.