ABB
Semih KILIÇ
Köşe Yazarı
Semih KILIÇ
 

Helalleşmek

Yakın zamanda Altılı Masa’nın paydaşları tarafından dile getirilen bir gündem var. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği bu gündem muhalefetin iktidar olduğu takdirde geçmiş dönemle helalleşmesini merkeze alıyor. AK Parti’ye oy veren seçmenin olası bir iktidar değişiminde devr-i sabık yaratılmasından duyduğu endişeyi gidermeyi amaçlayan bu söylem muhalefetin içinde ciddi tartışmalara neden oldu. Masanın paydaşlarından kimileri helalleşmenin yerinde olduğunu savunurken kimileri ise AK Parti iktidarındaki tüm kurumlar ve kişilerle hesaplaşılmasını savunuyor. Öncelikle şunu söylemeliyim; devr-i sabık yaratmak bu ülkeye bugüne kadar hiçbir şey kazandırmayıp aksine çok fazla şey kaybettirdiği için ben helalleşmeden yanayım. Malum Cumhuriyet kurulurken Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan tüm kurumlarla ve bu kurumları temsil eden kişi ve gruplarla hesaplaşmıştı. O günlerden bugüne devgam eden sorunlarımız, acılarımız baki kaldı. Keza 1960 darbesinden sonra DP mensuplarının tamamı ‘sabıklar’ diye anıldı ve toplumda rencide edildi, yok sayıldı, dışlandı. Nihayetinde 1960 darbesinden de acılar kaldı. 1980 darbesi de kurumlarla ya da o kurumların temsilcileriyle değil de daha kötüsüyle hesaplaştı. 1970’li yıllarda sokak hareketlerine katılan her genci sağcı solcu demeden kırdı geçirdi. Nihayetinde onarılamaz acılar kaldı. Tüm bu acıları taşımaya bu ülkenin ne yüreği ne de mecali kaldı. O nedenle ben helalleşmeden yanayım. Ancak kimin kiminle helalleşmesinden yanayım? Mevcutta ihtiyaç duyduğumuz helalleşme sadece muhafazakâr-seküler camia arasında sekülerlerin isteyeceği türden helallik değil. Diğer taraftan muhafazakâr camia da kutuplaştırmadan edindiği siyasi rüzgardan vazgeçmezse çok yakın gelecekte birilerinden helallik isteme ihtiyacı duyacaklar. Ya da belki sekülerler gibi artık son raddeye geldiklerinde bu durumun farkına varıp helalleşmek isteyecekler. Ancak en önemli nokta bir önceki paragrafta belirttiğim şekilde bu ülke insanının acı kaldıracak takati kalmadığıdır. Zira yıllardır hesaplaşmalarla, çatışmalarla, siyasi ve toplumsal kutuplaşmalarla sürekli kavga eden toplum git gide apolitize olmuş yine de kutuplaşmadan beri olamamıştır. Bir devr-i sabık daha yaratmak onulmaz acılara gark olmaya sebep olacaktır. Ancak devr-i sabık yaratmamak günahlarla helalleşmemeyi de gerektirmez. Her cenah kendi günahları ile yüzleşmeli ve hatalarından af dilemelidir. Bugünkü atmosferde ihtiyacımız budur. Helalleşme olacaksa böyle olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 08 Eylül 2022 - Perşembe

Helalleşmek

Yakın zamanda Altılı Masa’nın paydaşları tarafından dile getirilen bir gündem var. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği bu gündem muhalefetin iktidar olduğu takdirde geçmiş dönemle helalleşmesini merkeze alıyor. AK Parti’ye oy veren seçmenin olası bir iktidar değişiminde devr-i sabık yaratılmasından duyduğu endişeyi gidermeyi amaçlayan bu söylem muhalefetin içinde ciddi tartışmalara neden oldu. Masanın paydaşlarından kimileri helalleşmenin yerinde olduğunu savunurken kimileri ise AK Parti iktidarındaki tüm kurumlar ve kişilerle hesaplaşılmasını savunuyor.


Öncelikle şunu söylemeliyim; devr-i sabık yaratmak bu ülkeye bugüne kadar hiçbir şey kazandırmayıp aksine çok fazla şey kaybettirdiği için ben helalleşmeden yanayım. Malum Cumhuriyet kurulurken Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan tüm kurumlarla ve bu kurumları temsil eden kişi ve gruplarla hesaplaşmıştı. O günlerden bugüne devgam eden sorunlarımız, acılarımız baki kaldı. Keza 1960 darbesinden sonra DP mensuplarının tamamı ‘sabıklar’ diye anıldı ve toplumda rencide edildi, yok sayıldı, dışlandı. Nihayetinde 1960 darbesinden de acılar kaldı. 1980 darbesi de kurumlarla ya da o kurumların temsilcileriyle değil de daha kötüsüyle hesaplaştı. 1970’li yıllarda sokak hareketlerine katılan her genci sağcı solcu demeden kırdı geçirdi. Nihayetinde onarılamaz acılar kaldı. Tüm bu acıları taşımaya bu ülkenin ne yüreği ne de mecali kaldı.


O nedenle ben helalleşmeden yanayım. Ancak kimin kiminle helalleşmesinden yanayım? Mevcutta ihtiyaç duyduğumuz helalleşme sadece muhafazakâr-seküler camia arasında sekülerlerin isteyeceği türden helallik değil. Diğer taraftan muhafazakâr camia da kutuplaştırmadan edindiği siyasi rüzgardan vazgeçmezse çok yakın gelecekte birilerinden helallik isteme ihtiyacı duyacaklar. Ya da belki sekülerler gibi artık son raddeye geldiklerinde bu durumun farkına varıp helalleşmek isteyecekler. Ancak en önemli nokta bir önceki paragrafta belirttiğim şekilde bu ülke insanının acı kaldıracak takati kalmadığıdır. Zira yıllardır hesaplaşmalarla, çatışmalarla, siyasi ve toplumsal kutuplaşmalarla sürekli kavga eden toplum git gide apolitize olmuş yine de kutuplaşmadan beri olamamıştır.


Bir devr-i sabık daha yaratmak onulmaz acılara gark olmaya sebep olacaktır. Ancak devr-i sabık yaratmamak günahlarla helalleşmemeyi de gerektirmez. Her cenah kendi günahları ile yüzleşmeli ve hatalarından af dilemelidir. Bugünkü atmosferde ihtiyacımız budur. Helalleşme olacaksa böyle olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.