ABB
Sevim KILIÇ
Köşe Yazarı
Sevim KILIÇ
 

TUTMAYAN BAYRAM KINASI

Her bayram, “Ah, nerede o eski bayramlar!” deriz. Peki neydi eski bayramları bayram yapan! Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı evlerde. Konu komşu toplaşır imece usulü börekler, tatlılar, keteler açar; sarmalar sararlardı. Eskiden arife günlerinde mezarlar ziyaret edilir, ölmüş atalarımıza kuranlar okunurdu. Bayram günü de yalnız bırakmaz şeker götürürdük. Mezarlıkta gelenlere dağıtır mezar başlarına bırakırdık. Bilirdik onlar ölüydü ama mekanlarında yaşayanlar; karınca, börtü böcekler vardı. Çoluk çocuk, kadın erkek günler öncesinden yeni giysiler alınır özenle hazırlanırdı.  Hatırlayın; erkenden banyosu yaptırılmış, elleri kınalanmış, yarınının umuduyla dolu; uyuyan o çocuklukları. Hatırlayanlar vardır belki, alınan yeni ayakkabıları yastık altında, yeni giysileri yatak başında yatmalarını. Bayram sabahı erkenden kalkıp erkekleri bayram namazına uğurlayarak kahvaltı hazırlığı yapan anaları kızları. En değerli anıdır belki de sülalede en büyük olanların evinde toplanılması. Ne kırgını kalmıştır ne de küsü sarılır da bayramlaşırdı. Sonra ilk adresidir ziyaretlerin; yaslı bayramı, yaşlısı, hastası, kimsesiz olanını… Çocuklar toplaşıp kapı kapı dolaşır; şekerleme, fındık, fıstık kimisinden de harçlık.  Sokaklar çoluk çocuk gençlerle dolup taşar, aşıklar birbirine laf atar bakışırdı. Hele o komşularımızın salıverilmiş köpeklerini bağlamalarının bana yaşattığı huzuru anlatamam. Korkusuzca Sadece bayramlarda dolaşabilirdim, köyümün sokaklarını. Bir de her bayram gecesi gördüğüm o aynı rüya: Kınalarımın elimde tutmamış olması. İşte onu hiç unutmadım. O rüyaya rağmen hep tutardı kınalarımız. Sabah heyecanla ellerimizin sargısını çıkartıp yıkadığımızda anne, babamızın ellerimizi koklayıp öpmesi ile başlardı bayramımız. Yoksa tüm o güzel tatlar çocuk olmaktan mıydı?   Kaldı mı o eski bayramlar ya da bir yerlerde bayramı bayram tadında yaşayabilen çocuklar! Aynı heyecanla akşam kızımla kınamızı kardık ellerimize yaktık ve sabahı umutla bekledik. Bayram sabahı itinayla ellerimizin sargılarını açtığımızda ikimizin de yüzünden okunuyordu bütün hayal kırıklığımız. Çocukluğumda sürekli gördüğüm o utmayan kına rüyası işte şimdi gerçek olmuştu.  Kutsal anlarımızın kahramanı kına: Mehmetlerimizi vatana kız ve oğullarımızı kurdukları yuvalarına, kınalı koyunlarımızı yaratana adama nişanı, saflığın iyi niyetin adanmışlığın kutsal anlarının sembolü kına… Sahi kaldı mı o eski bayramlar ya da bir yerlerde bayramı bayram tadında yaşayabilen çocuklar! Bugün ellerimizde kına diye aldığımız toprak var! Sevim KILIÇ 10.04.2024
Ekleme Tarihi: 27 Nisan 2024 - Cumartesi

TUTMAYAN BAYRAM KINASI

Her bayram, “Ah, nerede o eski bayramlar!” deriz. Peki neydi eski bayramları bayram yapan!
Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı evlerde. Konu komşu toplaşır imece usulü börekler, tatlılar, keteler açar; sarmalar sararlardı.


Eskiden arife günlerinde mezarlar ziyaret edilir, ölmüş atalarımıza kuranlar okunurdu. Bayram günü de yalnız bırakmaz şeker götürürdük. Mezarlıkta gelenlere dağıtır mezar başlarına bırakırdık. Bilirdik onlar ölüydü ama mekanlarında yaşayanlar; karınca, börtü böcekler vardı.
Çoluk çocuk, kadın erkek günler öncesinden yeni giysiler alınır özenle hazırlanırdı. 
Hatırlayın; erkenden banyosu yaptırılmış, elleri kınalanmış, yarınının umuduyla dolu; uyuyan o çocuklukları.
Hatırlayanlar vardır belki, alınan yeni ayakkabıları yastık altında, yeni giysileri yatak başında yatmalarını.


Bayram sabahı erkenden kalkıp erkekleri bayram namazına uğurlayarak kahvaltı hazırlığı yapan anaları kızları.
En değerli anıdır belki de sülalede en büyük olanların evinde toplanılması. Ne kırgını kalmıştır ne de küsü sarılır da bayramlaşırdı.
Sonra ilk adresidir ziyaretlerin; yaslı bayramı, yaşlısı, hastası, kimsesiz olanını…
Çocuklar toplaşıp kapı kapı dolaşır; şekerleme, fındık, fıstık kimisinden de harçlık. 
Sokaklar çoluk çocuk gençlerle dolup taşar, aşıklar birbirine laf atar bakışırdı.


Hele o komşularımızın salıverilmiş köpeklerini bağlamalarının bana yaşattığı huzuru anlatamam. Korkusuzca Sadece bayramlarda dolaşabilirdim, köyümün sokaklarını.
Bir de her bayram gecesi gördüğüm o aynı rüya: Kınalarımın elimde tutmamış olması. İşte onu hiç unutmadım. O rüyaya rağmen hep tutardı kınalarımız. Sabah heyecanla ellerimizin sargısını çıkartıp yıkadığımızda anne, babamızın ellerimizi koklayıp öpmesi ile başlardı bayramımız.
Yoksa tüm o güzel tatlar çocuk olmaktan mıydı?  
Kaldı mı o eski bayramlar ya da bir yerlerde bayramı bayram tadında yaşayabilen çocuklar!


Aynı heyecanla akşam kızımla kınamızı kardık ellerimize yaktık ve sabahı umutla bekledik. Bayram sabahı itinayla ellerimizin sargılarını açtığımızda ikimizin de yüzünden okunuyordu bütün hayal kırıklığımız. Çocukluğumda sürekli gördüğüm o utmayan kına rüyası işte şimdi gerçek olmuştu. 
Kutsal anlarımızın kahramanı kına: Mehmetlerimizi vatana kız ve oğullarımızı kurdukları yuvalarına, kınalı koyunlarımızı yaratana adama nişanı, saflığın iyi niyetin adanmışlığın kutsal anlarının sembolü kına…
Sahi kaldı mı o eski bayramlar ya da bir yerlerde bayramı bayram tadında yaşayabilen çocuklar!
Bugün ellerimizde kına diye aldığımız toprak var!

Sevim KILIÇ 10.04.2024

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.