ABB
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
Köşe Yazarı
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
 

Kaderine Terk Edilenler

      İnsanlar yeni bir aya girerken yeni mutluluklar getirecek ümidi ile beklerler hep. Umut dünyası! Hele o yeni aya giren gece rüyasında güzel bir şeyler görmüşse, nasıl bir moralle uyanır o yeni günün sabahına, sanki bu ay başı diğerlerinden çok farklı olacakmışçasına. Ama bizde insanlar güzel bir rüya görse bile artık hayra yoracak durumda değil. ‘’İnsanlar her geçen gün yeni umutlarla uyanmak isterken kafasına, gözüne öyle darbeler alıyor ki peş peşe yumruk yiyen sersemlemiş boksör gibi oldu!’’ Maddiyattan yenilen kazıklar bir yana birde insanlar birbirine kazık atar oldu. Öyle ki ‘’emekçilerin emekleri, vefa gösterenlerin vefası unutuldu!’’ Beraber bu yollarda yürüyenler unutuldu, yağan yağmurlarda beraber ıslananlar unutuldu, makam sahibi olanlar eski hayatını unuttu, yandaşlar fakirliği unuttu, vatandaş ucuzluğu, öğrenci  okulu unuttu, esnaf kredisiz yaşamayı unuttu. Biraz daha idare edelim derken, her geçen gün sorunlar büyürken, bir köşede sessizce işsiz kalanlar unutuldu. Oy veren, ülkesi için mücadele gösteren insanlar her geçen gün bir lokma ekmek kazanmanın peşinde oradan oraya sürüklenirken ‘’nankörlük etmeyin, biz olmasak ekmeğiniz yoktu’’ sözleriyle de neredeyse rızkı kimin verdiğini düşünür oldu. Pek tabii yandaş kayıran, sülalesini doyuran, saltanat kuran bir zihniyete bunu anlatmak,  yine bu kişilerin vatandaşa söylediği ''bizden önce evlerinizde buzdolabı yoktu'' sözünden farksız olacak ama insanların kendi öz yurdunda garip kalmasına da vicdan dayanmıyor. Tabi yine ‘’Herhalde bir bildikleri vardır!’’ demekten ve sandığı beklemekten başka da bir çare göremiyorum. Bahsettiğimiz tüm bu konulara dair devlet ve kamu makamlarının önemini o koltuklarda yönetenlere hatırlatmak da hepimiz için bir vatandaşlık görevidir, belki böylelikle bir nebze de olsa silkelenirler. Aslında onlara göre bu şekilde hatırlatmak biz kaderine terk edilenler’e vazife olmasa da günümüz şartlarına bakınca unuttuklarını hatırlatmak da fayda olduğunu düşündüm..       Makam ve mevki sahibi olan kişiler, seçildiklerinde ve atandıklarında devlete dolayısıyla topluma ve seçildikleri kurumlara hizmet etmekle mükelleftirler. Eğer bunu yapıyorlarsa halkın nazarında da hakkın nazarında da önemli ve şerefli bir mevkide olurlar. Yok, eğer makamlarını hizmet aracı değil de; insanları küçümsemek, hor görmek, onlara hâkimiyet kurmak için kullanıyorlarsa hem dünya imtihanını hem de ahireti kaybedeceklerdir. İnsanlarımız maalesef gelmek istediği makamı doldurup “hakkını verebilir miyim?” diye düşünmeden ihtiras ve şehvetle o makamı isteyerek toplumda güç sahibi olmak istiyor. Ancak fani olan her şey gibi makamlarında geçici olduğunu hesaba katmadan ebedi yaşayacağını ve o makamda ebedi kalacağını zannediyor. Böyle olunca da makamını korumak için yapmadığı kirli ilişki ve icraat kalmıyor. Hakikat duvarına çarpınca da ne yapacağını şaşırırken makamdan diskalifiye olunca etrafında kimseyi bulamıyor. Sonuç itibariyle; ‘’Seçimle gelen seçimle gider’’ mantığını gözeterek hizmet edilmeli ki makamlar kaybedildiğinde ve sonlandığında ‘’asıl makam halkın ve hakkın şerefli makamıdır’’ sözünü hayata geçirmiş olalım. Geçici dünya makamının baki olamayacağını bilelim de bu basit imtihanı kaybetmeyelim..  
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2022 - Pazartesi

Kaderine Terk Edilenler




      İnsanlar yeni bir aya girerken yeni mutluluklar getirecek ümidi ile beklerler hep. Umut dünyası! Hele o yeni aya giren gece rüyasında güzel bir şeyler görmüşse, nasıl bir moralle uyanır o yeni günün sabahına, sanki bu ay başı diğerlerinden çok farklı olacakmışçasına. Ama bizde insanlar güzel bir rüya görse bile artık hayra yoracak durumda değil. ‘’İnsanlar her geçen gün yeni umutlarla uyanmak isterken kafasına, gözüne öyle darbeler alıyor ki peş peşe yumruk yiyen sersemlemiş boksör gibi oldu!’’ Maddiyattan yenilen kazıklar bir yana birde insanlar birbirine kazık atar oldu. Öyle ki ‘’emekçilerin emekleri, vefa gösterenlerin vefası unutuldu!’’ Beraber bu yollarda yürüyenler unutuldu, yağan yağmurlarda beraber ıslananlar unutuldu, makam sahibi olanlar eski hayatını unuttu, yandaşlar fakirliği unuttu, vatandaş ucuzluğu, öğrenci  okulu unuttu, esnaf kredisiz yaşamayı unuttu. Biraz daha idare edelim derken, her geçen gün sorunlar büyürken, bir köşede sessizce işsiz kalanlar unutuldu. Oy veren, ülkesi için mücadele gösteren insanlar her geçen gün bir lokma ekmek kazanmanın peşinde oradan oraya sürüklenirken ‘’nankörlük etmeyin, biz olmasak ekmeğiniz yoktu’’ sözleriyle de neredeyse rızkı kimin verdiğini düşünür oldu. Pek tabii yandaş kayıran, sülalesini doyuran, saltanat kuran bir zihniyete bunu anlatmak,  yine bu kişilerin vatandaşa söylediği ''bizden önce evlerinizde buzdolabı yoktu'' sözünden farksız olacak ama insanların kendi öz yurdunda garip kalmasına da vicdan dayanmıyor. Tabi yine ‘’Herhalde bir bildikleri vardır!’’ demekten ve sandığı beklemekten başka da bir çare göremiyorum. Bahsettiğimiz tüm bu konulara dair devlet ve kamu makamlarının önemini o koltuklarda yönetenlere hatırlatmak da hepimiz için bir vatandaşlık görevidir, belki böylelikle bir nebze de olsa silkelenirler. Aslında onlara göre bu şekilde hatırlatmak biz kaderine terk edilenler’e vazife olmasa da günümüz şartlarına bakınca unuttuklarını hatırlatmak da fayda olduğunu düşündüm..


      Makam ve mevki sahibi olan kişiler, seçildiklerinde ve atandıklarında devlete dolayısıyla topluma ve seçildikleri kurumlara hizmet etmekle mükelleftirler. Eğer bunu yapıyorlarsa halkın nazarında da hakkın nazarında da önemli ve şerefli bir mevkide olurlar. Yok, eğer makamlarını hizmet aracı değil de; insanları küçümsemek, hor görmek, onlara hâkimiyet kurmak için kullanıyorlarsa hem dünya imtihanını hem de ahireti kaybedeceklerdir. İnsanlarımız maalesef gelmek istediği makamı doldurup “hakkını verebilir miyim?” diye düşünmeden ihtiras ve şehvetle o makamı isteyerek toplumda güç sahibi olmak istiyor. Ancak fani olan her şey gibi makamlarında geçici olduğunu hesaba katmadan ebedi yaşayacağını ve o makamda ebedi kalacağını zannediyor. Böyle olunca da makamını korumak için yapmadığı kirli ilişki ve icraat kalmıyor. Hakikat duvarına çarpınca da ne yapacağını şaşırırken makamdan diskalifiye olunca etrafında kimseyi bulamıyor. Sonuç itibariyle; ‘’Seçimle gelen seçimle gider’’ mantığını gözeterek hizmet edilmeli ki makamlar kaybedildiğinde ve sonlandığında ‘’asıl makam halkın ve hakkın şerefli makamıdır’’ sözünü hayata geçirmiş olalım. Geçici dünya makamının baki olamayacağını bilelim de bu basit imtihanı kaybetmeyelim..





 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.