ABB
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
Köşe Yazarı
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
 

Mülteciler Seçim Yatırımı

      Yakın tarihlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’Suriyeli kardeşlerimizi göndermeyi düşünmüyoruz’’ söylemini dile getirse de bu konu üzerinden çok vakit geçmeden yükselen tepkiler üzerine 3 Mayıs günü, İdlip ’de AFAD koordinasyonuyla yapılan evlerin açılış töreninde, video konferans yöntemiyle yaptığı konuşmada, “Bir milyon Suriyeli mülteciyi göndermenin planını yapıyoruz” dedi. Suriye yöneticileri ile hiçbir görüşme olmadığına göre düşünülen, Türkiye’nin kontrolünde olan Suriye’ye ait İdlip, Afrin, Azez, Tel Abyad bölgelerinde yeni yerleşim yerleri inşa edip vatandaşlık vermedikleri veya vermeyi düşünmedikleri mültecileri buralara göndermektir. Bu durum neresinden bakılırsa bakılsın, neresinden tutarsak tutalım ama bir tutar yanı olmayan bir görüştür.       Suriye devletinin böyle bir uygulamayı kabul etmesi bırakın görüşmeyi, böyle bir düşüncesi söz konusu dahi olamaz. İlk olarak, yerleşim yerleri kurduğunuz veya kurmayı düşündüğünüz topraklar size ait olmamakla birlikte Suriye’nin toprağıdır. Size ait olmayan toprak üzerinde yerleşim yeri kurmaya kalkmak uluslararası hukuka aykırı ve savaş durumu getirebilecek bir davranıştır. İkincisi ise, Türkiye’nin bugüne kadar yerleşim yeri kurduğu ve kurmayı düşündüğü topraklar sahipsiz “boş topraklar” değildir. Bir sahibi olan topraklara ve sahibi olan bütün varlıklara sahipsiz muamelesi yapamazsınız! Yani Suriye topraklarında Türkiye’nin yerleşim yerleri oluşturma politikası, sadece devletler hukukunun ihlali değil, aynı zamanda Suriye vatandaşlarının özel mülkiyet haklarının da sert ve kaba bir tabirle gasp edilmesidir. Son olarak ise asıl can alıcı konulardan birisi olan neden sadece bir milyon mülteci? Türkiye’de resmi - gayrı resmi altı milyonu geçkin Suriyeli mülteci var. Ayrıca o kadar olmasa da gene milyonlarla ifade edilen diğer mülteciler var. Bir milyon Suriyelinin gönderilmesiyle sorunun çözülmeyeceği çok açık. Beşar Esad yönetiminin son olarak ilan ettiği genel aftan yararlanarak, ‘’görüşmeler yoluyla mültecilerin kendi yerlerine dönme olanağı varken’’ bunu değerlendirmemek ve inatla Şam ile iyi ilişkiler dışında bir çözüm yolunda ısrar etmek iktidarın bu çıkışı olmayan politikasını sürdürmede kararlı olduğunu gösterir. Şam ile kanlı bıçaklı olan bütün Arap ülkelerinin değişen durumunu göz önüne alarak Şam ile ilişkilerini düzeltmeye başladığı koşullarda Ankara’nın Şam ile diyalog kurmamada inat etmesi, Türkiye’nin pozitif çıkarları ile açıklanamaz. Şam ile ilişkilerini düzeltecek bir Türkiye’nin ekonomik olarak elde edeceği avantajlar düşünüldüğünde, Şam ile görüşmeme inadının, aynı zamanda ekonomik krizin çözümünde, belki de en etkili olacak tedbire başvurulmaması anlamına geleceği açıktır. Dolaysıyla toplam olarak bakıldığında AKP’nin aslında mülteci sorununu çözmek diye bir meselesinin olmadığı görülmektedir. AKP’nin bütün derdi, gelecek yıl yapılacak olan ve ‘’Dönüm Seçimi’’ olarak değerlendirdikleri genel seçimde, mümkün olduğu kadar çok mülteci vatandaşın oyuyla olası kayıplarını telafi edebilmektir. Bir milyon mülteciyi göndereceğiz açıklamasında da her şartı göz önüne alıp düşünürsek hiç bir samimiyet olmadığı açıktır. Sadece halkın yükselen tepkisi söndürülmek istenmektedir. Mülteci sorununda bugün Türkiye’nin çıkarına olacak en büyük çözüm: Şam ile derhal şartsız ve koşulsuz görüşmelere başlanmalı ve bütün mültecilerin en kısa sürede vatanlarına dönmeleri sağlanmalıdır.                                                                                                               Eren Doğukan ÇÖLAŞAN                                                                                                               Risk Analiz Uzmanı
Ekleme Tarihi: 22 Mayıs 2022 - Pazar

Mülteciler Seçim Yatırımı

      Yakın tarihlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’Suriyeli kardeşlerimizi göndermeyi düşünmüyoruz’’ söylemini dile getirse de bu konu üzerinden çok vakit geçmeden yükselen tepkiler üzerine 3 Mayıs günü, İdlip ’de AFAD koordinasyonuyla yapılan evlerin açılış töreninde, video konferans yöntemiyle yaptığı konuşmada, “Bir milyon Suriyeli mülteciyi göndermenin planını yapıyoruz” dedi. Suriye yöneticileri ile hiçbir görüşme olmadığına göre düşünülen, Türkiye’nin kontrolünde olan Suriye’ye ait İdlip, Afrin, Azez, Tel Abyad bölgelerinde yeni yerleşim yerleri inşa edip vatandaşlık vermedikleri veya vermeyi düşünmedikleri mültecileri buralara göndermektir. Bu durum neresinden bakılırsa bakılsın, neresinden tutarsak tutalım ama bir tutar yanı olmayan bir görüştür.

      Suriye devletinin böyle bir uygulamayı kabul etmesi bırakın görüşmeyi, böyle bir düşüncesi söz konusu dahi olamaz. İlk olarak, yerleşim yerleri kurduğunuz veya kurmayı düşündüğünüz topraklar size ait olmamakla birlikte Suriye’nin toprağıdır. Size ait olmayan toprak üzerinde yerleşim yeri kurmaya kalkmak uluslararası hukuka aykırı ve savaş durumu getirebilecek bir davranıştır. İkincisi ise, Türkiye’nin bugüne kadar yerleşim yeri kurduğu ve kurmayı düşündüğü topraklar sahipsiz “boş topraklar” değildir. Bir sahibi olan topraklara ve sahibi olan bütün varlıklara sahipsiz muamelesi yapamazsınız! Yani Suriye topraklarında Türkiye’nin yerleşim yerleri oluşturma politikası, sadece devletler hukukunun ihlali değil, aynı zamanda Suriye vatandaşlarının özel mülkiyet haklarının da sert ve kaba bir tabirle gasp edilmesidir. Son olarak ise asıl can alıcı konulardan birisi olan neden sadece bir milyon mülteci? Türkiye’de resmi - gayrı resmi altı milyonu geçkin Suriyeli mülteci var. Ayrıca o kadar olmasa da gene milyonlarla ifade edilen diğer mülteciler var. Bir milyon Suriyelinin gönderilmesiyle sorunun çözülmeyeceği çok açık. Beşar Esad yönetiminin son olarak ilan ettiği genel aftan yararlanarak, ‘’görüşmeler yoluyla mültecilerin kendi yerlerine dönme olanağı varken’’ bunu değerlendirmemek ve inatla Şam ile iyi ilişkiler dışında bir çözüm yolunda ısrar etmek iktidarın bu çıkışı olmayan politikasını sürdürmede kararlı olduğunu gösterir. Şam ile kanlı bıçaklı olan bütün Arap ülkelerinin değişen durumunu göz önüne alarak Şam ile ilişkilerini düzeltmeye başladığı koşullarda Ankara’nın Şam ile diyalog kurmamada inat etmesi, Türkiye’nin pozitif çıkarları ile açıklanamaz. Şam ile ilişkilerini düzeltecek bir Türkiye’nin ekonomik olarak elde edeceği avantajlar düşünüldüğünde, Şam ile görüşmeme inadının, aynı zamanda ekonomik krizin çözümünde, belki de en etkili olacak tedbire başvurulmaması anlamına geleceği açıktır. Dolaysıyla toplam olarak bakıldığında AKP’nin aslında mülteci sorununu çözmek diye bir meselesinin olmadığı görülmektedir. AKP’nin bütün derdi, gelecek yıl yapılacak olan ve ‘’Dönüm Seçimi’’ olarak değerlendirdikleri genel seçimde, mümkün olduğu kadar çok mülteci vatandaşın oyuyla olası kayıplarını telafi edebilmektir. Bir milyon mülteciyi göndereceğiz açıklamasında da her şartı göz önüne alıp düşünürsek hiç bir samimiyet olmadığı açıktır. Sadece halkın yükselen tepkisi söndürülmek istenmektedir. Mülteci sorununda bugün Türkiye’nin çıkarına olacak en büyük çözüm: Şam ile derhal şartsız ve koşulsuz görüşmelere başlanmalı ve bütün mültecilerin en kısa sürede vatanlarına dönmeleri sağlanmalıdır.

 


                                                                                                            Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
                                                                                                              Risk Analiz Uzmanı

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.