ABB
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
Köşe Yazarı
Eren Doğukan ÇÖLAŞAN
 

Utanma Duygusu

                                                          Genel anlamda düşünüldüğünde suç kişi veya kişilerin birlikte işledikleri veya işleyebilecekleri kanun dışı, yasa dışı oluşabilecek bir unsurdur. Tabii ki bazı suçlar kanunen veya hukuken işlenmese de manevi olarak da işlenebilir yeter ki içinde biraz da olsa ‘’utanma duygusu’’ olsun. İstemeden insanlar zaman zaman hatalar yapabilir, bazen çocukken, bazen gençken ve bazen de hayatın her yaşında hata yaparak suçlanabilir ya da suçlu hissedebilir bu da hayatın bizlere sunduğu bir durumdur. Fakat bir diğer açıdan baktığımızda ise suçlar şahsidir. Kimse kimsenin yerine suçlanmamalıdır, cezalandırılmamalı ve kızılmamalıdır. Birisi hırsızlık yapabiliyorsa bunu kimin için yaptığının bir önemi yoktur. Asıl önemli olan kendisinin çalmaya eğilimli olması ve suç işlemesidir. Şimdi diyeceksiniz ki ilk cümlede neden kişi veya kişiler diyerek çoğullaştırdın durumu işte olayın tüm meselesi bu. Ortada bir hırsızlık var ise bunun asıl sorumlusu çalandır, kimin için çaldığının önemi yoktur onu kimse zorlamaz, onurlu insan öleceğini bilse de çalamaz. Fakat çoğullaştırmamın sebebi, birisi hırsızlık yapıyor ve eğer birisi de çalınmasına göz yumuyor, ses çıkarmıyor veya arka planda destek oluyorsa oda hırsızın  ‘’suç ortağı’’ dır. İşte olay tamda bu noktada kişiselleşmekten çıkıyor ve çoğullaşmaya geçiyor. Zaman zaman büyüklerimizden birçok söz duyduk  ‘’kimler yemedi ki, yiyor ama çalışıyor’’ gibi aslında burada ki suç ortakları da yesin ama yapsın diyenlerdir. Müslüman bir ülkede eğer bir ‘’zulüm veya haksızlığa sessiz kalınıyor, müsaade ediliyorsa’’ işte gerçek suç ortağı onlardır. Bu suçu açıklayan, konuşan ve eleştirenler her ne kadar dışlanmaya, itibarsızlaştırılmaya çalışılsa da her zaman doğru olmayı ve dürüstlüğü benimsemiş olarak anılırlar.       Zaman, yer veya konum fark etmeksizin doğruyu, doğru cümlelerle ve düşüncelerle telaffuz edenlerin, yapılan yanlışları düzeltmek için mücadele edenlerin her zaman değeri bilinmelidir. Geçmişten bu güne siyasi, ailevi, iş veya ekonomik anlamda nereden bakarsanız bakın ‘’gerçekler zamanla gün yüzüne çıkar ve doğru geç de olsa sonunda kazanır’’. Politik açıdan baktığımızda ise bu anlamda her ne kadar yanlış insanlar olsa da, doğrulardan yana olan insanlar da bir o kadar mevcut. Fakat birçok politikacı gündemin nabzını tutarak yol alıp ilerlemek için siyasetin kirli yüzünü benimseyerek adım atmaktan ve ilerlemekten hiç çekinmiyor, ne yazık ki bu da siyasetin kötü yönü. Geçmişte birçok yerel veya genel iktidar, koalisyon eskitmiş, atlatmış, denemiş bir milleti uyandırmak aslında çok zor değil. Sadece doğrular konuşulsun ve doğru bir biçimde ifade edilebilsin yeter. Bunu birçok siyasi isim ‘’açık ve net değil de üzeri kapalı göndermelerle ya da yanlış cümleler ile ifade ettiği için iktidar önü açık bir biçimde son sürat yeni seçime hız kesmeden ilerliyor’’. Haksız olarak elde edilmiş bir gücü bitirmenin en doğru yolu yaptığı hataları herkese açık, net ve en doğru biçimde anlatabilmektir. Aslında iktidar krizi ve güçlerin hala birilerinde olmasının sebebi gerçeklerin doğru şekilde anlatılamaması ve dile getirilememesinden kaynaklı olduğunu burada görüyoruz. Ne koltuğum gitsin ne de başım derde girsin düşüncesi hiçbir zaman kazandırmaz, gün gelir herkesi yıpratıp ezebilen bu acımasız güç giderek büyür, genişler, sizin de koltuğunuzu elinizden alır ve sizi de o görünmez kuyunun içerisine eli boş bırakır. Bunun birçok örneği görüldü ve yaşandı. Nice bakanlar makamsız, nice başkanlar adamsız, nice isimler siyasetin kör kuyusunda kayboldu gitti. Geç olmadan muhalefet ‘’gerçekleri en doğru biçimde dile getirmeli, halktan olanlar, halk için çalışanlar, doğru ve gerçeklerden ayrılmayanlar seçilmeli zulüm ve haksızlığa dur‘’ denilmeli. Zira bir gün her şey için çok geç olabilir.  
Ekleme Tarihi: 25 Mayıs 2022 - Çarşamba

Utanma Duygusu



                                                   


     
Genel anlamda düşünüldüğünde suç kişi veya kişilerin birlikte işledikleri veya işleyebilecekleri kanun dışı, yasa dışı oluşabilecek bir unsurdur. Tabii ki bazı suçlar kanunen veya hukuken işlenmese de manevi olarak da işlenebilir yeter ki içinde biraz da olsa ‘’utanma duygusu’’ olsun. İstemeden insanlar zaman zaman hatalar yapabilir, bazen çocukken, bazen gençken ve bazen de hayatın her yaşında hata yaparak suçlanabilir ya da suçlu hissedebilir bu da hayatın bizlere sunduğu bir durumdur. Fakat bir diğer açıdan baktığımızda ise suçlar şahsidir. Kimse kimsenin yerine suçlanmamalıdır, cezalandırılmamalı ve kızılmamalıdır. Birisi hırsızlık yapabiliyorsa bunu kimin için yaptığının bir önemi yoktur. Asıl önemli olan kendisinin çalmaya eğilimli olması ve suç işlemesidir. Şimdi diyeceksiniz ki ilk cümlede neden kişi veya kişiler diyerek çoğullaştırdın durumu işte olayın tüm meselesi bu. Ortada bir hırsızlık var ise bunun asıl sorumlusu çalandır, kimin için çaldığının önemi yoktur onu kimse zorlamaz, onurlu insan öleceğini bilse de çalamaz. Fakat çoğullaştırmamın sebebi, birisi hırsızlık yapıyor ve eğer birisi de çalınmasına göz yumuyor, ses çıkarmıyor veya arka planda destek oluyorsa oda hırsızın  ‘’suç ortağı’’ dır. İşte olay tamda bu noktada kişiselleşmekten çıkıyor ve çoğullaşmaya geçiyor. Zaman zaman büyüklerimizden birçok söz duyduk  ‘’kimler yemedi ki, yiyor ama çalışıyor’’ gibi aslında burada ki suç ortakları da yesin ama yapsın diyenlerdir. Müslüman bir ülkede eğer bir ‘’zulüm veya haksızlığa sessiz kalınıyor, müsaade ediliyorsa’’ işte gerçek suç ortağı onlardır. Bu suçu açıklayan, konuşan ve eleştirenler her ne kadar dışlanmaya, itibarsızlaştırılmaya çalışılsa da her zaman doğru olmayı ve dürüstlüğü benimsemiş olarak anılırlar.

      Zaman, yer veya konum fark etmeksizin doğruyu, doğru cümlelerle ve düşüncelerle telaffuz edenlerin, yapılan yanlışları düzeltmek için mücadele edenlerin her zaman değeri bilinmelidir. Geçmişten bu güne siyasi, ailevi, iş veya ekonomik anlamda nereden bakarsanız bakın ‘’gerçekler zamanla gün yüzüne çıkar ve doğru geç de olsa sonunda kazanır’’. Politik açıdan baktığımızda ise bu anlamda her ne kadar yanlış insanlar olsa da, doğrulardan yana olan insanlar da bir o kadar mevcut. Fakat birçok politikacı gündemin nabzını tutarak yol alıp ilerlemek için siyasetin kirli yüzünü benimseyerek adım atmaktan ve ilerlemekten hiç çekinmiyor, ne yazık ki bu da siyasetin kötü yönü. Geçmişte birçok yerel veya genel iktidar, koalisyon eskitmiş, atlatmış, denemiş bir milleti uyandırmak aslında çok zor değil. Sadece doğrular konuşulsun ve doğru bir biçimde ifade edilebilsin yeter. Bunu birçok siyasi isim ‘’açık ve net değil de üzeri kapalı göndermelerle ya da yanlış cümleler ile ifade ettiği için iktidar önü açık bir biçimde son sürat yeni seçime hız kesmeden ilerliyor’’. Haksız olarak elde edilmiş bir gücü bitirmenin en doğru yolu yaptığı hataları herkese açık, net ve en doğru biçimde anlatabilmektir. Aslında iktidar krizi ve güçlerin hala birilerinde olmasının sebebi gerçeklerin doğru şekilde anlatılamaması ve dile getirilememesinden kaynaklı olduğunu burada görüyoruz. Ne koltuğum gitsin ne de başım derde girsin düşüncesi hiçbir zaman kazandırmaz, gün gelir herkesi yıpratıp ezebilen bu acımasız güç giderek büyür, genişler, sizin de koltuğunuzu elinizden alır ve sizi de o görünmez kuyunun içerisine eli boş bırakır. Bunun birçok örneği görüldü ve yaşandı. Nice bakanlar makamsız, nice başkanlar adamsız, nice isimler siyasetin kör kuyusunda kayboldu gitti. Geç olmadan muhalefet ‘’gerçekleri en doğru biçimde dile getirmeli, halktan olanlar, halk için çalışanlar, doğru ve gerçeklerden ayrılmayanlar seçilmeli zulüm ve haksızlığa dur‘’ denilmeli. Zira bir gün her şey için çok geç olabilir.



 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.