ABB

İYİ Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Türkiye-İsveç arasındaki uzlaşmaya ilişkin açıklamalarda bulundu

GÜNDEM 11.07.2023 - 20:42, Güncelleme: 11.07.2023 - 20:59
 

İYİ Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Türkiye-İsveç arasındaki uzlaşmaya ilişkin açıklamalarda bulundu

İYİ Parti Medya İlişkileri ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu; Litvanya'da gerçekleşen NATO Zirvesi'nde, İsveç'in üyeliğine ilişkin Türkiye'nin karar ve tutumu hakkında açıklamalarda bulundu.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki, NATO’nun genişleme sürecine saygı duymaktayız. Ancak İYİ Parti açısından Türkiye’nin onuru, saygınlığı ve çıkarları her şeyden önemlidir. İsveç’in, NATO’ya başvurduğu Mayıs 2022 ve ardından Madrid Zirvesi’nden bu yana maalesef ciddi bir yol katedilememiştir. Bunun en büyük sebebi de siyasi iktidarın daha önce yaptığı hataları başka yollarla telafi etme ve dış politikayı iç politikaya malzeme yapma stratejisidir. Dün yapılan açıklamayı, Türkiye-NATO ilişkileri açısından ileriye doğru bir adım olarak değerlendirsek de açıklama metni büyük ölçüde temennilerden oluşan, yarınlar için bir garanti taşımayan, adeta bir geri adım atma metnidir. Oysa Türkiye onay vermediği sürece NATO’nun yeni üye kabul etmesi mümkün değildir. Haklı gerekçe ve çekincelerimizi kararlı, tutarlı ve iyi bir diplomasi ile uygulamak varken maalesef bir kez daha elimizdeki bu meşru imkân, siyasi iktidarın hatalı tutumuyla kaybedilmiş olacaktır. Buradan sormak istiyoruz; İsveç terör suçlularının iadesi konusunda bugüne kadar hangi adımları atmıştır? Türkiye’nin taleplerine hangi cevabı vermiştir? Eski Adalet Bakanı Bozdağ bir süre önce “FETÖ’cülerden, PKK’lılardan, diğer terör örgütü üyelerinden, terör suçları sebebiyle Türkiye’ye iadesini istediğimiz isimlerin iadesi konusunda tek bir karar bize gelmedi. Terör suçları dışında, herhangi bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan bir kişiyi iade etmiş olması Türkiye’nin talebine olumlu yanıt verildiği anlamına gelmez” demişti. Bugüne kadar resmi olarak kaç kişinin iadesi istenmiş ve olumlu cevap alınmıştır? İsveç’te milli değerlerimize yapılan bu saldırılara karşı yasal mevzuatında bir düzenleme yapma iradesi yetkili makamlarca açıklanmış mıdır? Bakınız dün yayınlanan bildiride İsveç’in “Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi dâhil Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine aktif destek vereceği” belirtilmiştir. Peki bu nasıl gerçekleşecektir ve İsveç’in AB’deki gücü ne kadardır? Avrupa Birliği ülkelerinin Suriyeli sığınmacılarla ilgili tavrı bellidir. Zira Geri Kabul Anlaşması’nda bile aldığınız bu taahhüdü elde edemedik ve ülkemiz bir sığınmacı ve kaçak yabancı cennetine döndü. Konunun bir diğer yönü Türkiye’nin AB üyeliğine üye ülkelerin tümünün mutabakatı ve oy birliği ile karar verilecek olmasıdır. Böyle bir tablo karşısında ancak bir temenni ifadesiyle varılan bu açıklama metni aziz milletimiz adına düşündürücüdür. İsveç’in bu temennisinin Türkiye’nin kaygı ve talepleriyle örtüşen yanı nedir? ABD ile ilişkiler ise bambaşka bir boyuttadır. ABD Başkanı Biden’a İsveç’in terör örgütlerine olan desteğini soran Sayın Erdoğan, neden Sayın Biden’a başta Suriye olmak üzere ABD’nin teröre verdiği desteği sormaktan imtina etmektedir? Aynı soru Rusya için de geçerlidir. Öte yandan şimdi de F-16’lar konusunda ABD Kongresi’nde ileri bir tarihte alınacağı ifade edilen olumlu bir karar yeni bir başarı öyküsü olarak sunulmaktadır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. AKP iktidarının başka sahalarda yaptığı yanlışlıklar ve özellikle Türkiye’ye kaybettirdiği dış politika dengesini yeni araçlarla ve yeni tutarsızlıklarla çözmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. İsveç konusunda neticelenen tutumları tıpkı Rahip Branson, Deniz Yücel faciası ve Cemal Kaşıkçı davasında olduğu gibi bir kıskaç siyasetinden ibarettir. Bununla birlikte F16’lar konusunun Türkiye açısından önemli olduğunun altını çizmek isteriz. Ancak F-35 konusu ve burada yaşanan kayıp, Suriye’nin kuzeyindeki durum ve diğer ambargolar ortada dururken bunlar sanki hiç olmamış gibi ikili ilişkilerin İsveç sosuna batırılması, açık söylüyorum Türk milleti ile alay etmektir. Bu gelişmeler karşısında bir yandan da yanlış ekonomi politikaları ile ülkemizin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atan siyasi iktidarın bu konularda aldığı ani kararların Türk milleti tarafından titizlikle irdelenmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz. Bizim önerimiz, söz konusu katılım teklifinin TBMM’ye sevk edilmeden önce mutlaka yukarıda bahsettiğimiz kaygılarımızı giderecek somut ve gerçekçi bir çerçeveye kavuşturulması gerektiği yönündedir. Bu tespit ve çekincelerimiz doğrultusunda ilgili protokolün TBMM’ye gelmesinden önce milletimiz adına gerekli gördüğümüz bu hususlarda nasıl bir ilerleme kaydedildiğini dikkatle takip ederek değerlendirme yapacağımızı kamuoyumuza arz ederiz. Saygılarımızla… Prof.Dr. Kürşad Zorlu Medya İlişkileri Başkanı Parti Sözcüsü
İYİ Parti Medya İlişkileri ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu; Litvanya'da gerçekleşen NATO Zirvesi'nde, İsveç'in üyeliğine ilişkin Türkiye'nin karar ve tutumu hakkında açıklamalarda bulundu.

Öncelikle ifade etmek isteriz ki, NATO’nun genişleme sürecine saygı
duymaktayız. Ancak İYİ Parti açısından Türkiye’nin onuru, saygınlığı ve çıkarları
her şeyden önemlidir. İsveç’in, NATO’ya başvurduğu Mayıs 2022 ve ardından
Madrid Zirvesi’nden bu yana maalesef ciddi bir yol katedilememiştir. Bunun en
büyük sebebi de siyasi iktidarın daha önce yaptığı hataları başka yollarla telafi
etme ve dış politikayı iç politikaya malzeme yapma stratejisidir.
Dün yapılan açıklamayı, Türkiye- NATO ilişkileri açısından ileriye doğru bir adım
olarak değerlendirsek de açıklama metni büyük ölçüde temennilerden oluşan,
yarınlar için bir garanti taşımayan, adeta bir geri adım atma metnidir. Oysa Türkiye
onay vermediği sürece NATO’nun yeni üye kabul etmesi mümkün değildir.
Haklı gerekçe ve çekincelerimizi kararlı, tutarlı ve iyi bir diplomasi ile uygulamak
varken maalesef bir kez daha elimizdeki bu meşru imkân, siyasi iktidarın hatalı
tutumuyla kaybedilmiş olacaktır.


Buradan sormak istiyoruz; İsveç terör suçlularının iadesi konusunda bugüne kadar
hangi adımları atmıştır? Türkiye’nin taleplerine hangi cevabı vermiştir?
Eski Adalet Bakanı Bozdağ bir süre önce “FETÖ’cülerden, PKK’lılardan, diğer
terör örgütü üyelerinden, terör suçları sebebiyle Türkiye’ye iadesini istediğimiz
isimlerin iadesi konusunda tek bir karar bize gelmedi. Terör suçları dışında,
herhangi bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan bir kişiyi iade etmiş olması
Türkiye’nin talebine olumlu yanıt verildiği anlamına gelmez” demişti.
Bugüne kadar resmi olarak kaç kişinin iadesi istenmiş ve olumlu cevap alınmıştır?
İsveç’te milli değerlerimize yapılan bu saldırılara karşı yasal mevzuatında bir
düzenleme yapma iradesi yetkili makamlarca açıklanmış mıdır?
Bakınız dün yayınlanan bildiride İsveç’in “Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve
vize serbestisi dâhil Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine aktif destek vereceği”
belirtilmiştir. Peki bu nasıl gerçekleşecektir ve İsveç’in AB’deki gücü ne kadardır?
Avrupa Birliği ülkelerinin Suriyeli sığınmacılarla ilgili tavrı bellidir. Zira Geri
Kabul Anlaşması’nda bile aldığınız bu taahhüdü elde edemedik ve ülkemiz bir
sığınmacı ve kaçak yabancı cennetine döndü.
Konunun bir diğer yönü Türkiye’nin AB üyeliğine üye ülkelerin tümünün
mutabakatı ve oy birliği ile karar verilecek olmasıdır. Böyle bir tablo karşısında
ancak bir temenni ifadesiyle varılan bu açıklama metni aziz milletimiz adına düşündürücüdür.

İsveç’in bu temennisinin Türkiye’nin kaygı ve talepleriyle örtüşen yanı nedir?

ABD ile ilişkiler ise bambaşka bir boyuttadır. ABD Başkanı Biden’a İsveç’in terör
örgütlerine olan desteğini soran Sayın Erdoğan, neden Sayın Biden’a başta Suriye
olmak üzere ABD’nin teröre verdiği desteği sormaktan imtina etmektedir?
Aynı soru Rusya için de geçerlidir.


Öte yandan şimdi de F-16’lar konusunda ABD Kongresi’nde ileri bir tarihte
alınacağı ifade edilen olumlu bir karar yeni bir başarı öyküsü olarak sunulmaktadır.
Bu kabul edilebilir bir durum değildir. AKP iktidarının başka sahalarda yaptığı
yanlışlıklar ve özellikle Türkiye’ye kaybettirdiği dış politika dengesini yeni
araçlarla ve yeni tutarsızlıklarla çözmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. İsveç
konusunda neticelenen tutumları tıpkı Rahip Branson, Deniz Yücel faciası ve
Cemal Kaşıkçı davasında olduğu gibi bir kıskaç siyasetinden ibarettir.
Bununla birlikte F16’lar konusunun Türkiye açısından önemli olduğunun altını
çizmek isteriz. Ancak F-35 konusu ve burada yaşanan kayıp, Suriye’nin
kuzeyindeki durum ve diğer ambargolar ortada dururken bunlar sanki hiç olmamış
gibi ikili ilişkilerin İsveç sosuna batırılması, açık söylüyorum Türk milleti ile alay
etmektir.
Bu gelişmeler karşısında bir yandan da yanlış ekonomi politikaları ile ülkemizin
ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atan siyasi iktidarın bu konularda aldığı ani
kararların Türk milleti tarafından titizlikle irdelenmesi gerektiğini önemle
vurguluyoruz.
Bizim önerimiz, söz konusu katılım teklifinin TBMM’ye sevk edilmeden önce
mutlaka yukarıda bahsettiğimiz kaygılarımızı giderecek somut ve gerçekçi bir
çerçeveye kavuşturulması gerektiği yönündedir. Bu tespit ve çekincelerimiz
doğrultusunda ilgili protokolün TBMM’ye gelmesinden önce milletimiz adına
gerekli gördüğümüz bu hususlarda nasıl bir ilerleme kaydedildiğini dikkatle takip
ederek değerlendirme yapacağımızı kamuoyumuza arz ederiz.
Saygılarımızla…

Prof.Dr. Kürşad Zorlu
Medya İlişkileri Başkanı
Parti Sözcüsü

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.