Fatih Demirel
Köşe Yazarı
Fatih Demirel
 

Günümüzde Sendikalar ve İşçiler

Eskiden sendikalar, işçinin sesiydi. Grev denince, hakkını arayan bir kitle akla gelirdi. Masaya oturulduğunda pazarlık gücünün arkasında binlerce emekçinin alın teri vardı. Peki ya şimdi? Günümüzde sendikaların bir kısmı, ne yazık ki işçiden çok vitrinle, mücadeleden çok protokol törenleriyle meşgul hale geldi. İşçi her geçen gün daha da yoksullaşırken, bazı sendika yöneticileri aidatla zenginleşmenin derdinde. Temsilcilikler “bizden olsun da liyakat önemli değil” anlayışıyla dağıtılıyor, sorunlara karşı suskunluk ise adeta bir politika haline gelmiş durumda. Ancak suç sadece sendikalarda mı? Hayır. İşçi de artık suskun. Tepki göstermiyor, sesini yükseltmiyor. Aidat ödediği sendikayı sorgulamıyor. Hak verilmez, alınır anlayışından uzaklaşıldıkça, işçiye dayatılanı kabullenmek bir “kader” gibi sunuluyor. Oysa ki sendika demek, birlikte güçlü olmak demektir. İşçinin hakkını sadece maaş artışıyla değil, tayin hakkından sosyal haklara kadar her alanda savunmak demektir. Bir sendika, aidat toplamakla değil; işçinin sofrasına ne kattığıyla, çocuğunun geleceğine ne sunduğuyla ölçülmelidir. Bugün gerçek sendikacılığa, samimiyete ve mücadeleye her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Çünkü işçi yoksullaşıyor, umudu tükeniyor, sesi kısılıyor. Bu sesi yeniden yükseltecek olan da, onu samimiyetle temsil edecek olan da sendikalardır. Ve unutulmamalıdır ki: “Güçlü işçi, güçlü sendika ile mümkündür.” Ama bu ancak işçinin uyanması, sorgulaması ve yeniden mücadele ruhunu kuşanmasıyla olur. 
Ekleme Tarihi: 27 June 2025 - Friday

Günümüzde Sendikalar ve İşçiler

Eskiden sendikalar, işçinin sesiydi. Grev denince, hakkını arayan bir kitle akla gelirdi. Masaya oturulduğunda pazarlık gücünün arkasında binlerce emekçinin alın teri vardı. Peki ya şimdi? Günümüzde sendikaların bir kısmı, ne yazık ki işçiden çok vitrinle, mücadeleden çok protokol törenleriyle meşgul hale geldi.

İşçi her geçen gün daha da yoksullaşırken, bazı sendika yöneticileri aidatla zenginleşmenin derdinde. Temsilcilikler “bizden olsun da liyakat önemli değil” anlayışıyla dağıtılıyor, sorunlara karşı suskunluk ise adeta bir politika haline gelmiş durumda.

Ancak suç sadece sendikalarda mı? Hayır. İşçi de artık suskun. Tepki göstermiyor, sesini yükseltmiyor. Aidat ödediği sendikayı sorgulamıyor. Hak verilmez, alınır anlayışından uzaklaşıldıkça, işçiye dayatılanı kabullenmek bir “kader” gibi sunuluyor.

Oysa ki sendika demek, birlikte güçlü olmak demektir. İşçinin hakkını sadece maaş artışıyla değil, tayin hakkından sosyal haklara kadar her alanda savunmak demektir. Bir sendika, aidat toplamakla değil; işçinin sofrasına ne kattığıyla, çocuğunun geleceğine ne sunduğuyla ölçülmelidir.

Bugün gerçek sendikacılığa, samimiyete ve mücadeleye her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Çünkü işçi yoksullaşıyor, umudu tükeniyor, sesi kısılıyor. Bu sesi yeniden yükseltecek olan da, onu samimiyetle temsil edecek olan da sendikalardır.

Ve unutulmamalıdır ki: “Güçlü işçi, güçlü sendika ile mümkündür.” Ama bu ancak işçinin uyanması, sorgulaması ve yeniden mücadele ruhunu kuşanmasıyla olur. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.