ABB
Semih KILIÇ
Köşe Yazarı
Semih KILIÇ
 

AYNADAKİYLE HESAPLAŞMAK

Yakın dönemler için çokça söylenen bir söz var; ‘Nasılsanız öyle yönetilirsiniz’ şeklinde, bunu bir de ‘Süt neyse kaymağı da odur’ olarak da ifade ediyorlar. İki cümlenin de fonetiği haricinde birbirinden farkı yok neredeyse. Toplumun farklı katmanlarının ahlaki değerleri, yaşayış biçimleri, adalet anlayışları kendilerini yönetecek kitlenin de şekillenmesini sağlıyor. Çünkü toplumu yönetecek olanlar zaten toplumun içinden çıkıyor. Bu nedenle bizi yöneten siyasilerin söylemleri ve davranışları da toplumun bilinçaltındakilerin dışa vurumu oluyor. Siyasilerin ağzından çıkan kem sözlerde toplumun eseri, güzel sözler de. Ve toplum hangi söz ya da davranışa prim verirse siyasetçiler tarafından o daha çok benimsenip, yüceltiliyor ve geriye dönüp baktığımızda toplumun inşa ettiği yolun sonu hiç istenmeyen bir yere çıkabiliyor. ‘Halkın dilinden anlamak’ bu ifade ülkemizin siyasileri tarafından yanlış yorumlanıyor. Normalde sıradan vatandaşların halini bilmek, empati kurabilmek, dertlerine bir üst akıl olarak çözüm üretebilmek anlamı çıkması gerekirken ülkemiz siyasileri bunu sadece popülist bir dille sokak ağzıyla konuşmak olarak anlıyor. Her ne kadar bunun halkın üzerinde popüler bir karşılığı olsa da günün sonunda baktığımızda siyasetçi halkın ‘ağası’ halk da maraba konumuna, ülke de 18. Yüzyıl düzenine dönüyor. Üstüne üstlük bu tarzda bir siyaset toplumun hoşuna gittikçe siyasetçi dilini her geçen gün daha ağır bir üsluba eviriyor. Kutuplaşmış bir ortamda toplumun bir kesimi bir başka kesimi kerih görürken muhalifleri hakkında ‘sürtük’ ifadesi kullanmak eleştiri yerine alkı şve coşkuyla karşılık buluyor. Çünkü iki kutuptan biri diğeri hakkında duyduğu nefreti açıklayacak kelimeyi bulduğuna seviniyor. Diğeri ise yine kutuplaşmanın etkisiyle ifadeyi eleştireceği yerde o ifadeyi sahiplenmeyi seviyor. Hatırlarsanız bir benzerini Gezi Parkı döneminde muhaliflerin bir çoğunun sosyal medya hesaplarındaki isimlerini ‘TC Çapulcu’ ile süslemelerinde görmüştük. Özetle, kem söz hem sahiplenen de hem de sözün muhatabında kaygı ya da rahatsızlık uyandırmıyor ülkemizde. Aksine toplumu siyasetin içine daha fazla çekiyor ve gergin ortamın ateşini daha da harlıyor. Burada esas endişe edici nokta siyasilerin dilinde değil aslında. İlk paragrafta ifade ettiğim şekilde siyasilerin dilinin toplumun bilinçaltındakilerin dökümü şeklinde olmasında. İktidar da değişse, muhalefet de değişse, ülkenin yönetim biçimi de değişse toplumun değerleri, ahlaki bakışı, yaşayış biçimi ülkeyi yönetmeyi devam ediyor, edecek. Hani muhalifler iktidar değişirse her şey güllük gülistanlık olacak diye düşünüyor ya, işte yukarıda verdiğim örnekleri onaylayan insanların yaşadığı ülkede bu pek mümkün olmuyor ya da olamıyor. Keza iktidar kesimi sahip oldukları koltuklara ömürlerinin sonuna kadar kazık da çaksalar siyaset dilinin bu kadar kirli olduğu ülkeden elbette bir şekilde kendileri de rahatsız olacak. Çünkü bu dil bir kesime ait değil. Bu üslubu normalleştiren sadece cümleleri edenler değil, ülkenin tamamı. Yani ülkenin kötü gidişinde ekonomik olarak ya da siyasi olarak düzelme bekleyebilirsiniz ama siyaset ahlakının düzelmesini beklemek için önce 'ayna karşısına geçip hesaplaşmak gerekiyor.' Aynada düzelirsek başkalarını da düzeltme imkanımız olur belki.
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2022 - Salı

AYNADAKİYLE HESAPLAŞMAK

Yakın dönemler için çokça söylenen bir söz var; ‘Nasılsanız öyle yönetilirsiniz’ şeklinde, bunu bir de ‘Süt neyse kaymağı da odur’ olarak da ifade ediyorlar. İki cümlenin de fonetiği haricinde birbirinden farkı yok neredeyse. Toplumun farklı katmanlarının ahlaki değerleri, yaşayış biçimleri, adalet anlayışları kendilerini yönetecek kitlenin de şekillenmesini sağlıyor. Çünkü toplumu yönetecek olanlar zaten toplumun içinden çıkıyor. Bu nedenle bizi yöneten siyasilerin söylemleri ve davranışları da toplumun bilinçaltındakilerin dışa vurumu oluyor. Siyasilerin ağzından çıkan kem sözlerde toplumun eseri, güzel sözler de. Ve toplum hangi söz ya da davranışa prim verirse siyasetçiler tarafından o daha çok benimsenip, yüceltiliyor ve geriye dönüp baktığımızda toplumun inşa ettiği yolun sonu hiç istenmeyen bir yere çıkabiliyor.

‘Halkın dilinden anlamak’ bu ifade ülkemizin siyasileri tarafından yanlış yorumlanıyor. Normalde sıradan vatandaşların halini bilmek, empati kurabilmek, dertlerine bir üst akıl olarak çözüm üretebilmek anlamı çıkması gerekirken ülkemiz siyasileri bunu sadece popülist bir dille sokak ağzıyla konuşmak olarak anlıyor. Her ne kadar bunun halkın üzerinde popüler bir karşılığı olsa da günün sonunda baktığımızda siyasetçi halkın ‘ağası’ halk da maraba konumuna, ülke de 18. Yüzyıl düzenine dönüyor. Üstüne üstlük bu tarzda bir siyaset toplumun hoşuna gittikçe siyasetçi dilini her geçen gün daha ağır bir üsluba eviriyor. Kutuplaşmış bir ortamda toplumun bir kesimi bir başka kesimi kerih görürken muhalifleri hakkında ‘sürtük’ ifadesi kullanmak eleştiri yerine alkı şve coşkuyla karşılık buluyor. Çünkü iki kutuptan biri diğeri hakkında duyduğu nefreti açıklayacak kelimeyi bulduğuna seviniyor. Diğeri ise yine kutuplaşmanın etkisiyle ifadeyi eleştireceği yerde o ifadeyi sahiplenmeyi seviyor. Hatırlarsanız bir benzerini Gezi Parkı döneminde muhaliflerin bir çoğunun sosyal medya hesaplarındaki isimlerini ‘TC Çapulcu’ ile süslemelerinde görmüştük. Özetle, kem söz hem sahiplenen de hem de sözün muhatabında kaygı ya da rahatsızlık uyandırmıyor ülkemizde. Aksine toplumu siyasetin içine daha fazla çekiyor ve gergin ortamın ateşini daha da harlıyor.

Burada esas endişe edici nokta siyasilerin dilinde değil aslında. İlk paragrafta ifade ettiğim şekilde siyasilerin dilinin toplumun bilinçaltındakilerin dökümü şeklinde olmasında. İktidar da değişse, muhalefet de değişse, ülkenin yönetim biçimi de değişse toplumun değerleri, ahlaki bakışı, yaşayış biçimi ülkeyi yönetmeyi devam ediyor, edecek. Hani muhalifler iktidar değişirse her şey güllük gülistanlık olacak diye düşünüyor ya, işte yukarıda verdiğim örnekleri onaylayan insanların yaşadığı ülkede bu pek mümkün olmuyor ya da olamıyor. Keza iktidar kesimi sahip oldukları koltuklara ömürlerinin sonuna kadar kazık da çaksalar siyaset dilinin bu kadar kirli olduğu ülkeden elbette bir şekilde kendileri de rahatsız olacak. Çünkü bu dil bir kesime ait değil. Bu üslubu normalleştiren sadece cümleleri edenler değil, ülkenin tamamı. Yani ülkenin kötü gidişinde ekonomik olarak ya da siyasi olarak düzelme bekleyebilirsiniz ama siyaset ahlakının düzelmesini beklemek için önce 'ayna karşısına geçip hesaplaşmak gerekiyor.' Aynada düzelirsek başkalarını da düzeltme imkanımız olur belki.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.